Suna ve İnan Kıraç’ın ilk kez 1980’lerde oluşturmaya başladıkları Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu, bir yandan bazı koleksiyoncuların birikimlerinin zaman içinde satın alınarak koleksiyona katılması, bir yandan da yurtiçinden ve yurtdışından yapılan düzenli alımlar sonucunda hızla gelişmiş ve ülkemizin kendi alanında en kapsamlı koleksiyonu haline gelmiştir.
Bugün sekiz binden fazla objeden oluşan bu dünya çapındaki koleksiyon, klasik öncesi çağlardan günümüze Anadolu’da kullanılagelmiş başlıca ağırlık ve ölçü aletlerini, arazi ölçümünden her türlü alışverişe, mimarlıktan kuyumculuğa, denizcilikten eczacılığa kadar çok çeşitli alanlardan her türlü ağırlık, uzunluk, hacim ölçüsünü bünyesinden barındıran ve bununla, gerek dönemler ve kültürlerarası sistem ilişkilerinin, gerekse dönüşümlerin ve sürekliliklerin izlenmesine olanak veren, çok değerli bir bilimsel kaynak niteliği taşımaktadır.
Koleksiyondan mekânın elverdiği ölçüde hazırlanmış geniş bir seçki, kronolojik bir düzenleme içinde izleyicilere sunulmuştur. Bu kapsamda sergilenmeyen parçaların da, ileride yapılacak “tematik” düzenleme ve sergilemelerle dönem dönem gün ışığına çıkarılmasına ve Anadolu kültür tarihinin bu heyecan verici ilgi alanına yeni ışıklar tutulmasına özellikle çaba gösterilecektir.
Janine Antoni, 1990’larda, kimlik inşası meselesine odaklanmaya başladı. Yala ve Sabunla isimli yapıtını, klasik heykel geleneğine uygun olarak, doğrudan kendi bedeninden aldığı kalıptan yola çıkarak yaptı. Bu büstleri sıra dışı kılan ise, sabun ve çikolata gibi tüketim maddelerinden yapılmış olmaları.
Kedilerin Eski Mısır’da ilk kez evcilleştirilmelerinin üzerinden binlerce yıl geçmiş olsa da çekicilikleri giderek artıyor. Dünyanın dört bir yanında çeşitli şehir efsaneleri yüzyıllardır alıp başını gitmekte: Avrupa’nın birkaç farklı bölgesinde, hamile bir kadının bir kediyi tutması ya da onu kucağında oturtması sakıncalı görülüyordu.
Deniz hamamından plaja geçiş ise bir devrim niteliğindeydi. Rus ihtilalinde ülkelerinden kaçan Beyaz Ruslar, İstanbul’da pek çok dönüşüme neden olmuşlardı, bunlardan en önemlisi de halkın denizle buluşmasına vesile olan plaj alışkanlıklarıydı. 1920’lerden itibaren deniz hamamları evrilerek yerlerini yavaş yavaş kadın ve erkeğin beraber denize girebildiği plajlara bıraktı. Bu blog yazımızda İstanbul’un plajlarını ve onların özelliklerini ele alıyoruz.
Salı - Cumartesi 10.00 - 19.00
Cuma 10.00 - 22.00
Pazar 12.00 - 18.00
Müze Pazartesi
günü kapalıdır.
Çarşamba günleri öğrenciler müzeyi
ücretsiz ziyaret edebilir.
Tam: 200 TL
İndirimli: 100 TL
Grup: 150 TL (toplu 10 bilet ve üstü)