Hafıza Anılar İnşa Etmek / Anı Odası / Ölümü Anımsa

11 Mart 2016

Her hafıza bir iç hikâyeyi anlatır; her koleksiyonun da bir iç hikâyesi vardır. Koleksiyon; sanatçı, izleyici, koleksiyoner gibi pek çok farklı hafızanın, hikâyenin birbiri içine geçtiği yerdir. Bir koleksiyonun odağında geçmişten beslenen, geleceğe yansıtmaları olan hafıza vardır.

Bu bölüm, koleksiyonun ve iki kuşak koleksiyonerin iç hikâyeleriyle bağlantılı bir çerçeve oluşturuyor. Artık aramızda olmayan Nahit Kabakcı’nın iç hikâyesi kadar, onun gelecek için hayal ettiği görüntüler de bize, geleceğe ve sergiye eşlik ediyor. Yapıtların hemen hepsi, hafızayı, çeşitli metaforlarla yeniden üretim sürecine sokuyor.

salvador dali


Günümüzde hâlâ en önemli portre fotoğraf kitaplarından sayılan ve 1965 yılında yayımladığı David Bailey’s Box of Pin-ups (David Bailey’nin Pin-up Kutusu) ile tanınan Bailey pek çok fotoğrafçıya esin kaynağı olmuştur. Kurgusal kompozisyonlardan kaçınan sanatçı, çekime özel kıyafetler ve aksesuarlar kullanmaz, modelini dilediği şekilde poz vermeye cesaretlendirir, beyaz bir fon önünde, keskin bir ışık kullanarak fotoğraflar. Güçlü kompozisyonları, ışık oyunları ve dramatik kontrastlarla siyah-beyaz fotoğraflarında izleyiciyi şaşırtan bir etki bırakır.

Salvador Dalí ile 1960’larda tanışan David Bailey, sanatçının fotoğraflarını ancak 1972’de Paris’te Hôtel Meurice’de katıldıkları bir baloda çekebilmiştir. Davetten bir görüntü olan bu fotoğraf aynı zamanda Bailey’nin test baskılarından da biridir. Bu baskılar, doğru pozlamayı bulmak adına sanatçının yaptığı denemelerin sonucunda kendisi tarafından koparılmıştır. Bailey bu denemeleri hatadan çok kaza olarak ifade eder; bunu bir ressamın yanlışlıkla tuvaline bulaştırdığı bir boyaya benzetir ve bu kazayı keşfetmeye çalışır. | TBa |

 

hirst damien



Damien Hirst Tanrının Ölümü,
2006,
Baskı,
58/200, 
39 cm.

Damien Hirst’ün bu işi, Meksiko’daki Galeria Hilario Galguera’da 2006 yılında açılan ve sanatçının 28 yeni yapıtını içeren geniş kapsamlı sergisi için ürettiği bir baskıdır. Üzerinde “Tanrının Ölümü” anlamına gelen “La Meurte de Dios” yazar. Sergilenen yapıtlarda sanatçı için tipik olan ölümlülük, bilim, sadakat, aşk ve bilinçaltı (gerçeküstü) konuları işlenmiştir: Dini konulara eğilen “Natural History” (Doğanın Tarihi) serisi, “In the Name of the Father” (Peder Adına) adlı yapıt, formaldehit içine konmuş ve kompozisyon itibariyle çarmıha gerilmeyi çağrıştıran koyun başları gibi. Hirst, Tanrı düşüncesinin ölümünü simgeleyen başlığı “gün gelecek bütün düşünceler ölecek, yerlerini iyi kötü yeni düşünceler alacaktır” olarak açıklıyor.

Huma Kabakcı’nın koleksiyonundaki baskı, klasik bir tondo formatındadır. Burada gösterilen kesitte, üzerine ahududu şurubu renkli bir sos dökülmüş olan, yenilebilir tatlı şeylermiş izlenimi uyandıran bir dizi ilaç (hap) görülüyor. Ortada baş aşağı duran bir üçgen yer alıyor, üçgenin içine ise beyaz renkli bir kurukafa yerleştirilmiş. Üçgenin tepe noktalarında –baskının hem İspanyolca hem de İngilizce versiyonunda– “Tanrının Ölümü” yazar.

Damien Hirst, aynı zamanda eski moda görünümlü camlı eczane dolapları ile de ünlüdür. Bu dolaplar da sipariş olarak yapılmıştır. Aslına uygun biçimde platinden dökülmüş, 8601 gerçek pırlanta ile bezenmiş ve 1800 kırattan fazla olan ünlü kurukafası “For the Love of God” (Tanrı Aşkına) 1 Haziran 2007’de, yani bu yapıttan bir yıl sonra sanat dünyasına sunulmuştu. Hirst, sanki modern toplumda dinin yerine tıbbın geçtiğini, şifaya haplar ve tentürlerle kavuşulacağını düşünüyor. Sanatçı, bunun ne dereceye kadar mümkün olabileceğini sorgulamakta, tıp ile biçimlenen bu dünyanın imgeleri ile oynamaktadır. | TB |

Sabina Shikhlinskaya

Sabina Shikhlinskaya’nın Huma Kabakcı Koleksiyonu’nda, iki fotoğraf ve yedi tablodan oluşan toplam dokuz yapıtı vardır. Resim, video ve fotoğraf gibi farklı mecralarda çalışan Shikhlinskaya aynı zamanda uluslararası bilinirliği olan bir küratördür. 1999’da küratörlüğünü yaptığı ve sanatçı olarak da katıldığı “Paradise Lost” projesiyle Absheron Yarımadası’ndaki buluntuları bir araya getirerek yerleştirmeler gerçekleştirilmiş, böylece Azerbaycan’ın başkenti Bakü etrafındaki petrol sanayinin çevreye verdiği zararı öne çıkarmıştır.

Ülkesinde kavramsal sanatın öncülerinden Sabina Shikhlinskaya, genel anlamda sanatında ve katıldığı projelerde, birey ile toplum ilişkisine önemli bir yer verir. Buradaki fotoğraf, 2008 tarihli “Tehlikeli Bir Şekilde Kırmızı” başlıklı bir videodan alınmış bir görüntüdür. Yaklaşık üç dakika süren video, parlak kırmızı bir ortamda bir masa, masanın üzerinde hayvan iç organları, kesik bir koyun kafası ve başka malzemeleri gösterir. Filmin ortasında masaya atlayan kediler, içi kırmızı renkli meyve suyu ya da kanla dolu sürahiyi devirirler. Kırmızı sıvı, yavaş yavaş akar.

Sabina Shikhlinskaya’nın bu video ile ilgili düştüğü not, sanatçı olarak kendi tutumunu açıklar: “Gündelik hayatın olağan monoton dinginliği içinde her zaman bir şiddet, bir saldırganlık ya da hatta bir ölüm tehlikesi vardır. Her an her şey değişebilir: hareketlilikle, dinginlikle ya da felâketle son bulabilir…” | TB |

Farklı kuşakların koleksiyona katkısının yanı sıra, bütününe ait iç tutarlılığı ve dönüşümlere de işaret eden Anı ve Süreklilik: Huma Kabakcı Koleksiyonundan Bir Seçki sergisi 24 Şubat -8 Mayıs 2016 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde gerçekleşti.

Formları Şekillendirmek Göçebe Gövde / Biçimlenen İdeolojiler

Formları Şekillendirmek Göçebe Gövde / Biçimlenen İdeolojiler

Formları Şekillendirmek yoğun ve belirgin bir biçimde forma odaklanan; ayrıca ideoloji ve göçebelik gibi kavramları imleyen, bunu gerçekleştirirken yerleşik formları çözümleyerek farklı ve yeni bağlamlar yaratan yapıtları bir araya getiriyor.

Modernite  Moderni İnşa Etmek / Moderni Yeniden Biçimlendirmek

Modernite Moderni İnşa Etmek / Moderni Yeniden Biçimlendirmek

Bir koleksiyonun en az dört kuşak boyunca aktarılması gerektiğine inanan ve bunu bir bayrak yarışına benzeten Nahit Kabakcı’nın 1980’lerden itibaren oluşturmaya başladığı Huma Kabakcı Koleksiyonu Türkiye’de, bilinçli ve sürekliliği olan az sayıdaki koleksiyondan biri.

Yüz Yüze

Yüz Yüze

Bir koleksiyonun en az dört kuşak boyunca aktarılması gerektiğine inanan ve bunu bir bayrak yarışına benzeten Nahit Kabakcı’nın 1980’lerden itibaren oluşturmaya başladığı Huma Kabakcı Koleksiyonu Türkiye’de, bilinçli ve sürekliliği olan az sayıdaki koleksiyondan biri.