Marketa Lazarová

  • 19 Kasım 2016 / 13.00
  • 3 Aralık 2016 / 18.00

Yönetmen: František Vláčil
Oyuncular: Josef Kemr, Magda Vášáryová, Naďa Hejná
Müzik: Zdeněk Liška
Çekya (Çekoslovakya), 1967, 162’, siyah-beyaz
Çekçe, Almanca; Türkçe altyazıyla

Vladislav Vancura’nın bir romanından uyarlanan bu etkileyici ve şiirsel film, iki rakip Ortaçağ klanının arasındaki kan davasını ele alıyor; Hıristiyanlık ve paganlık, insanoğlu ve doğa, aşk ve şiddet arasındaki çatışmaları güçlü, epik ve titizlikle tasarlanmış bir biçimde perdeye yansıtıyor. Vláčil’in yaklaşımı alışıldık bir tarihsel dram yapmak yerine, çok eskide kalmış bir yaşam biçiminin dokularını ve zihniyetlerini yeniden yaratmak oldu, ortaya çıkan sonuçsa göz kamaştırıcı. Yenilikçi geniş perde sinematografisi, montajı ve ses tasarımıyla Markéta Lazarova deneysel bir macera filmi.

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Marketa Lazarová

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

İnanılmaz Hüzünlü Prenses

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Ejder’in Dönüşü

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Kuşlar, Yetimler ve Aptallar

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Bakır Kule

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

János Vitéz

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Haydutun Baladı

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Kral Stephen

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Véronique’in İkili Yaşamı

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Sevdiğim Her Şey

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Sessizliğin Kraliçesi

Kulak Ver!<br/>Müzik ve Sinema: Orta Avrupa Filmleri

Balaton Yöntemi

Marketa Lazarová

Bölgenin Hafızası

Bölgenin Hafızası

Hafıza nesneleri ilişkilendikleri coğrafyanın da hafızasını taşır. Temel maddesi toprak olan seramikler üretildikleri coğrafyaya doğrudan bağlanır: Toprakla birebir ilişki kuran seramik, üretildiği toprağın hafızasını da barındırır. Kütahya’nın kaolini bol, dolayısıyla da seramik üretimine elverişli toprağı burada çeşitli tekniklerin gelişmesine ve seramik atölyelerinin kurulmasına sebep olmuştur.

ÇOK İŞ VAR YAPACAK <br>…lâkin zaman!

ÇOK İŞ VAR YAPACAK
…lâkin zaman!

Yitirilmiş bir dostun ardından ona, onun geride bıraktıklarına dönüp bakmak bugün bize ulaşanların izlerini sürerek ona dair, “eseri”ne dair bir şeyler yapmaya kalkışmak ne zor işmiş! Samih Rifat’ın, birbirimize seslendiğimizde kullandığımız unvanıyla “Samih Usta”nın fotoğrafları, filmleri, desenleri, çevirileri, şiirleri, kitapları ve defterleri etrafında, birlikte farklı kurumlarda mesai yaptığı arkadaşlarının çalıştığı Pera Müzesi’nde açılacak bir sergi ve başka bazı etkinlikler yapma  hazırlama sorumluluğunu üstlendiğimde doğrusu bu zorluğu sezmiş ama köklerinin ne denli derine inebileceğini tam olarak kavramamıştım. Birden fazla nedenle.

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.