Sürgünde Sanat

15 Haziran 2016

Pera Film, Friedrich-Ebert Vakfı ve Goethe-Institut İstanbul iş birliğiyle Sürgünde Sanat adlı belgeselin gösterimini düzenliyor. Belgesel, sürgünde yeni bir kültürel kimlik kurmak için mücadele eden Suriyeli sanatçıların durumunu konu alıyor.  Özgürlük ve tanınma arayışı içinde yükselen bağımsız Suriyeli sanatçıların İstanbul ve Amman'da ürettikleri etkileyici film, müzik, dans ve tiyatro yapımlarını gösteriyor. Film, dünya çapında dayanışma çağrısında  bulunuyor ve bu çağrıyı vurgulamak için hayat boyunca sürgünde yaşayan Bertolt Brecht’ten alıntılar kullanıyor.

Yönetmenler: Sabine Küper-Büsch & Thomas Büsch
Yapımcı: Goethe-Institut Istanbul
2016, 86’, Türkçe altyazıyla
Tarih:15 Haziran Çarşamba,  18:00

Gösterimin ardından Amal Oman (oyuncu), Nadine al-Lahham (yönetmen), Nazlı Mayuk (yönetmen), Roula al-Kayal (Cut Akademi’nin müdürü), Samer al Kadri (ressam, Pages Kitabevi) ve Sabine Küper-Büsch (yönetmen) bir söyleşi gerçekleştirecek.

Etkinlik ücretsizdir. Rezervasyon alınmamaktadır.

Deniz Sefası

Deniz Sefası

Deniz hamamından plaja geçiş ise bir devrim niteliğindeydi. Rus ihtilalinde ülkelerinden kaçan Beyaz Ruslar, İstanbul’da pek çok dönüşüme neden olmuşlardı, bunlardan en önemlisi de halkın denizle buluşmasına vesile olan plaj alışkanlıklarıydı. 1920’lerden itibaren deniz hamamları evrilerek yerlerini yavaş yavaş kadın ve erkeğin beraber denize girebildiği plajlara bıraktı. Bu blog yazımızda İstanbul’un plajlarını ve onların özelliklerini ele alıyoruz.

Bir Yük Arabası ve Bir İşgal Evi  <br>  Liliana Maresca

Bir Yük Arabası ve Bir İşgal Evi
Liliana Maresca

Pera Müzesi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğiyle, 16 Eylül – 12 Kasım 2017 tarihleri arasında 15. İstanbul Bienali’ne ev sahipliği yapıyor. Müzede 17 sanatçının eserleri yer alıyor. Bienal boyunca bu sanatçıları ve eserlerini blogumuzda ele alıyoruz!

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni, 1990’larda, kimlik inşası meselesine odaklanmaya başladı. Yala ve Sabunla isimli yapıtını, klasik heykel geleneğine uygun olarak, doğrudan kendi bedeninden aldığı kalıptan yola çıkarak yaptı. Bu büstleri sıra dışı kılan ise, sabun ve çikolata gibi tüketim maddelerinden yapılmış olmaları.