Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Lisesi'ne

Ressamlar

10 Şubat - 26 Nisan 2009

Garb iştiyâk-ı fikre açık bir ufuk, ve sen
Şark’ın bu ufka ilk açılan bir derîçesi!
Tevfik Fikret  

Batı’yı fikir özlemine açık bir ufuk, Mekteb-i Sultani’yi de Doğu’nun bu ufka açılan ilk penceresi olarak niteleyen Tevfik Fikret’in ünlü dizeleri, Tanzimat dönemiyle başlayan Osmanlı modernleşme düşüncesine övgünün ve Batı medeniyetine özlemin en açık ifadesidir.

1 Eylül 1868 yılında Sultan Abdülaziz’in emriyle açılan ve yeniden düzenlenen devlet kurumlarına bürokrat yetiştirmeyi amaçlayan Mekteb-i Sultani’de, dünya siyasetine ve Batı kültürüne vakıf bir eğitim programı düşünülmüş, bu amaçla konmuş derslerin etkisiyle, Osmanlı döneminin Mekteb-i Sultani’sinden Cumhuriyet yıllarının Galatasaray Lisesi’ne, öğrenciler arasından önemli sanatçılar çıkmıştır.

Osmanlı resim sanatının başlangıç evresindeki rolünden dolayı, Mekteb-i Sultani’nin programında yer alan resim dersleri, hocalar ve sanatçı kimlikleri, öğrenim görmüş sanatçılar da son derece önemlidir.

Serginin başlıca amacı, 1868-1968 yılları arasında, yüz yıllık bir zaman diliminde, kaliteden ödün vermeyen bir eğitim anlayışına, kuşaklar boyunca devam eden bir sanat sevgisine ve bu sevginin nasıl profesyonelliğe dönüştüğüne dikkat çekmekti.

Galatasaray’da sanatla yakınlaşan gençlerin önemli bir bölümünün, eğitimleri sürecinde edindikleri sanat sevgisi kadar, Fransız dili ve kültürünün de etkisiyle, Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam ettikleri ve çoğunun sanatlarını geliştirmek amacıyla Paris’e gittikleri görülmektedir. Galatasaray Lisesi, Güzel Sanatlar Akademisi ve Paris onların sanat yaşamının üç önemli dönemini belirler.

Galatasaraylı sanatçıların yapıtları seçilirken, İstanbul ile Paris arasında yaşanan bu serüveni vurgulamak amacıyla, olabildiğince İstanbul’dan ve Paris’ten izlenimlere yer verilmiştir.

Sanat tarihimizin önde gelen bu isimleri ve yapıtları, Mekteb-i Sultani’den Galatasaray Lisesi’ne, yüz yıllık bir sürede kurumun Türkiye sanat ortamında oynadığı rolün önemini ve yaptığı katkının değerini de ortaya koymaktadır.

Modernleşen toplumunun gereksinimleri doğrultusunda, Fransız eğitim sistemi model alınarak oluşturulan Mekteb-i Sultani eğitim programı, dönemin yenilikçi Eğitim Bakanı Victor Duruy’nin denetiminde hazırlanmış, öğretim organizasyonu, dersliklerin düzenlenmesi ve eğitmenlerin seçimine kadar Avrupa’nın en iyi okulları düzeyinde bir lisenin kurulması sağlanmıştır. Uygulamaya konan ders programı, modern toplumun somut gereksinimlerine yanıt verecek zenginliktedir.

Duruy’nin özel bir önem verdiği resim eğitimi ise biri pozitif bilimlere ve sanayiye, diğeri de plastik sanatlara doğru yol alan iki sağlam temel üzerine kuruludur.

Sanatçılar: Celal Esad Arseven, Viçen Arslanyan, Haşmet Akal, Avni Arbaş, Saime Belir, Nurullah Berk, Cihat Burak, Şevket Dağ, Nejad Devrim, Halil Dikmen, Feyhaman Duran, Tevfik Fikret, Hamit Görele, Yavuz Görey, Oktay Günday, François Claude Hayette, Namık İsmail, Cem Şakir Kabaağaç, Fethi Karakaş, Fikret Kolverdi, Fikret Mualla, Ahmed Münip, Muallim Şevket, Selim Turan, Eşref Üren, Adnan Varınca, Sami Yetik, Kemal Zeren

Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Lisesi'ne

Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Lisesi'ne

1 Eylül 1868 yılında Sultan Abdülaziz’in emriyle açılan ve yeniden düzenlenen devlet kurumlarına bürokrat yetiştirmeyi amaçlayan Mekteb-i Sultani’de, dünya siyasetine ve Batı kültürüne vakıf bir...

18 ve 19. Yüzyıl Resimlerinde Camiler

18 ve 19. Yüzyıl Resimlerinde Camiler

Batılı ressamların eserlerinde camiler İstanbul kentinin kimliğini yansıtan başlıca mimari unsurlar olarak karşımıza çıkar. Bazen resimde gösterilen kentin İstanbul olduğunu sadece camilere bakarak anlayabiliriz. Detaylar gerçekle uyuşmasa da, deniz ve ufukta bazen abartılı ölçülerle verilen camiler mekanın tartışmasız biçimde İstanbul olduğunu söyler bize. 

Giacometti Paris’te

Giacometti Paris’te

Serginin ikinci bölümü Alberto Giacometti’nin 1922-1935 arasında, Post-Kübist sanatçılar ve Gerçeküstücü akımla ilişkisi, Paris’te yaptığı önemli bir heykel grubu, Paris’teki ilk yıllarını ve dönemin sanat sahnesinde oynadığı belirleyici rolü açığa vuruyor.

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.