Fernando Eimbcke – So Yong Kim Mektuplaşması

  • 18 Ekim 2014 / 19.00
  • 30 Ekim 2014 / 19.00

Meksika, ABD, Almanya, 2010–2011, HDV, renkli, 41’
İspanyolca, İngilizce; Türkçe altyazılı

Meksikalı yönetmen Fernando Eimbcke ve yeni Amerikan bağımsız sinemasının temsilcisi So Yong Kim, gündelik adetleri ve aile yaşamlarının yansımalarından oluşan sekiz parçayı birbirlerine gönderiyorlar. Bunlar, bir örümcek ağında dans eden bir yaprak, deniz kenarındaki günbatımları, Eimbcke’nin babası ile birlikte babasının hastalığının hikayesini anlatan annesi, çocukluk dönemine dair sohbetler, bebek ve salyangoz fotoğrafları ve Berlin’deki bir pencereden görünen görüntüleri içeriyor. Bu minimalist ve kişisel bir film.

Sinematik Mektuplar<br/>Bir Yönetmenden Diğerine

José Luis Guerín – Jonas Mekas Mektuplaşması

Sinematik Mektuplar<br/>Bir Yönetmenden Diğerine

Jaime Rosales – Wang Bing Mektuplaşması

Sinematik Mektuplar<br/>Bir Yönetmenden Diğerine

Isaki Lacuesta – Naomi Kawase Mektuplaşması

Sinematik Mektuplar<br/>Bir Yönetmenden Diğerine

Fernando Eimbcke – So Yong Kim Mektuplaşması

Sinematik Mektuplar<br/>Bir Yönetmenden Diğerine

Albert Serra – Lisandro Alonso Mektuplaşması

Kadınlar tenisinin çehresini değiştiren kız kardeşler

Kadınlar tenisinin çehresini değiştiren kız kardeşler

Pera Film Altın Madalya: Sporda Kadın programı kapsamında 5Harfliler ile bir yazı dizisi sunuyor. Kendilerini; “kadın gündeminin peşinde, bağımsız bir internet sitesi” diye tanımlayan 5Harfliler bizim için hazırladıkları ikinci yazılarında Venus ve Serena belgeselini ele alıyor. Serinin bu ikinci yazısı Bawer Çakır’ın kaleminden!

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni, 1990’larda, kimlik inşası meselesine odaklanmaya başladı. Yala ve Sabunla isimli yapıtını, klasik heykel geleneğine uygun olarak, doğrudan kendi bedeninden aldığı kalıptan yola çıkarak yaptı. Bu büstleri sıra dışı kılan ise, sabun ve çikolata gibi tüketim maddelerinden yapılmış olmaları.

Kuyunun Yanında

Kuyunun Yanında

Tadeusz Ajdukiewicz Doğu’yu, 1877’de, Władysław Branicki’yle birlikte çıktığı Suriye, Mısır, Türkiye ve Kırım turunda keşfetti. Bu deneyim onda derin bir etki yarattı, yaşamının sonuna kadar da Doğulu temaları kullanmayı sürdürdü.