Tadı Damağında
Yemek ve Sinema

2 - 17 Mart 2013

Pera Film, Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle yemek ve sinema arasındaki ilişki üzerine eşsiz bir film seçkisi sunuyor: Tadı Damağında: Yemek ve Sinema. Program, dünyanın usta şeflerinin iki yılda bir yarıştığı, en prestijli gastronomi yarışmalarından Bocuse d’Or Türkiye seçmelerine de denk düşüyor. Programın iki farklı teması var: Yemek ve Hayat, Yemek ve Cesaret.

Desteğiyle

  

İşbirliğiyle

 

Yemek ve Hayat: Çocuklarımız Bizi Suçlayacak

Yemek ve Hayat: Çocuklarımız Bizi Suçlayacak

Yemek ve Hayat: Bostanda Savaş ve Barış

Yemek ve Hayat: Bostanda Savaş ve Barış

Yemek ve Hayat: Monsanto’nın Dünyası

Yemek ve Hayat: Monsanto’nın Dünyası

Yemek ve Cesaret: İsimsiz Duygusallar

Yemek ve Cesaret: İsimsiz Duygusallar

Yemek ve Cesaret: Bras’lar Arasında

Yemek ve Cesaret: Bras’lar Arasında

Yemek ve Cesaret: Pierre Gagnaire

Yemek ve Cesaret: Pierre Gagnaire

Yemek ve Cesaret: Sarayın Tadları

Yemek ve Cesaret: Sarayın Tadları

Yemek ve Cesaret: Bir Tat Meselesi

Yemek ve Cesaret: Bir Tat Meselesi

Bir Kedi Dosyası

Bir Kedi Dosyası

Kedilerin Eski Mısır’da ilk kez evcilleştirilmelerinin üzerinden binlerce yıl geçmiş olsa da çekicilikleri giderek artıyor. Dünyanın dört bir yanında çeşitli şehir efsaneleri yüzyıllardır alıp başını gitmekte: Avrupa’nın birkaç farklı bölgesinde, hamile bir kadının bir kediyi tutması ya da onu kucağında oturtması sakıncalı görülüyordu.

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni Bana Bak!

Janine Antoni, 1990’larda, kimlik inşası meselesine odaklanmaya başladı. Yala ve Sabunla isimli yapıtını, klasik heykel geleneğine uygun olarak, doğrudan kendi bedeninden aldığı kalıptan yola çıkarak yaptı. Bu büstleri sıra dışı kılan ise, sabun ve çikolata gibi tüketim maddelerinden yapılmış olmaları.

Jean-Léon Gérôme: Değişim Çağında Kültürel Etkileşimler

Jean-Léon Gérôme: Değişim Çağında Kültürel Etkileşimler

Jean-Léon Gérôme, 19. yüzyıl ikinci yarısının en tanınmış sanatçıları arasında yer alır. Akademik resmin en ateşli savunucularından olan Gérôme, İzlenimcilik gibi modern akımlara karşı kişisel bir savaş yürütmüştür. Yaşamının son dönemlerinde, karşı çıktığı akımların yükselişiyle eski popülerliğini kaybetmeye başlasa da 20. yüzyılda da pek çok başka akademik ressam gibi unutulup gitmemiştir.