Başsız Kadın

  • 13 Mart 2025 / 19.00
  • 28 Mart 2025 / 19.00

Yönetmen: Lucrecia Martel 
Oyuncular: María Onetto, Claudia Cantero, César Bordón, Inés Efron 
Arjantin, 2008, 87', DCP, renkli 
İspanyolca; Türkçe altyazılı  

Bağımsız sinemanın cesur ve istikrarlı auteur yönetmenlerinden Lucrecia Martel’in imzasını taşıyan Başsız Kadın, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışmıştı. Travmanın izini süren bu sarsıcı alegori, sınıfsal dinamikleri ve erkek egemen bir dünyada kadınlara biçilen rollerin iç içe geçmiş karmaşıklığını incelikle işliyor. 

Orta yaşlı, varlıklı bir diş hekimi olan Veronica, toprak yolda tek başına araba kullanırken bir anlığına dikkatini kaybeder ve bir şeye çarptığını hisseder. Bu kaza, onun için yalnızca fiziksel değil, zihinsel bir kopuşun da başlangıcı olur. Sersemlemiş, kimliğinden ve gerçeklikten uzaklaşmış birine dönüşür; sanki uyanık halde yürüyen bir uyurgezer gibidir.   

Zaman geçtikçe, kazada birini öldürmüş olabileceği düşüncesi zihnine kök salar; yol kenarındaki bir kanalda genç bir çocuğun cesedi bulunmuştur. Hafızasındaki boşlukları doldurmaya çalışırken, Veronica’nın çevresindeki güçler, gerçeği sistematik bir şekilde silmeye başlar.  

Başka Bir Yerde

Aydınlık Hayallerimiz

Başka Bir Yerde

Evden Haberler

Başka Bir Yerde

Wendy ve Lucy

Başka Bir Yerde

Başsız Kadın

Başka Bir Yerde

Piyano

Başka Bir Yerde

Yersiz Yurtsuz

Charlotte Wells’ten Bir Not

Charlotte Wells’ten Bir Not

Hafıza güvenilmesi güç bir şeydir: ayrıntılar belirsizleşir ve öngörülemez bir hâl alır. Hatırlamak için gayret ettikçe daha az şey görürsünüz. Kendisini durmadan çürüten bir hafızanın anısı... Son zamanlarda kendimi, duyguların daha dirençli olduğu noktasında ikna etmeye çalışırken buluyorum; ne var ki bu, epey zor bir iş.

Sergey Parajanov Anlatıyor

Sergey Parajanov Anlatıyor

“Olabilecek en kötü hapishane koşullarıyla karşılaştığımda, bir seçim yapmak zorunda olduğumu anladım: ya dibe vuracaktım ya da bir sanatçı olacaktım.”

Turquerie

Turquerie

14. yüzyılda Balkanlar’a giren, 15. yüzyılda Konstantinopolis’i fetheden, 16. yüzyılda Viyana kapılarına dayanan Osmanlı İmparatorluğu, uzun süre Avrupa’nın korkulu rüyası olmuştur. Ancak 17. yüzyıl sonlarına gelindiğinde imparatorluğun genişlemesi durmuştu.