Güzel Adam Süreyya

Yönetmen: Gökçe Kaan Demirkıran
Türkiye, 2018, 110’, renkli, Türkçe; İngilizce altyazılı
 

2011’in kış aylarında Süreyya Soner, nam-ı diğer Malzemeci Süreyya ile, Gökçe Kaan Demirkıran’ın İnönü Stadyumu’nda yolları kesişir. Bu kesişme bir dostluğa dönüşür. Bu dostluk Gökçe’yi Süreyya’nın hayat hikayesine dair bir yolculuğa çıkarır. Çünkü Süreyya Türk futbol tarihinin canlı hafızasıdır. Uzun yıllardır Beşiktaş futbol takımının malzemecisi olarak çalışmaktadır. Futbol ve İstanbul çok hızlı değişmekte ama Süreyya hiç değişmemektedir. Bir futbolcu kadar şöhretlidir ve farklı kuşakların tanıdığı bir futbol karakteridir. O bir futbol emekçisidir. Beşiktaşlı bir belgesel yönetmeni olarak Gökçe bir süre sonra Süreyya’ya şu teklifle gider. Hayat hikâyeni belgesel film yapalım, ne dersin? Ve ekler, Beşiktaş’la birlikte bütün hayatın... Güzel Adam Süreyya, Malzemeci Süreyya’nın biyografisiyle birlikte kent tarihinin ve Beşiktaş tarihinin izlerini sürüyor.

 

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Araf

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Başka Tren Gıdı Gıdı

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Fındıktan Sonra

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Güzel Adam Süreyya

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Onun Filmi

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Parçalar

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Saraybosna Yürüyüşü

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Turtle Shells

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Yerel TV

Ulusal Belgesel Yarışması <br>37. İstanbul Film Festivali

Zavar, Çocuk ve Keklik

Güzel Adam Süreyya

İstanbul: Öncesi & Sonrası

İstanbul: Öncesi & Sonrası

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu’ndan seçtiğimiz, 1850’lerden 1980’lere tarihlenen İstanbul fotoğraflarındaki manzara ve mekanları, bu yerlerin günümüzdeki görünümleriyle birlikte sunuyoruz!

ÇOK İŞ VAR YAPACAK <br>…lâkin zaman!

ÇOK İŞ VAR YAPACAK
…lâkin zaman!

Yitirilmiş bir dostun ardından ona, onun geride bıraktıklarına dönüp bakmak bugün bize ulaşanların izlerini sürerek ona dair, “eseri”ne dair bir şeyler yapmaya kalkışmak ne zor işmiş! Samih Rifat’ın, birbirimize seslendiğimizde kullandığımız unvanıyla “Samih Usta”nın fotoğrafları, filmleri, desenleri, çevirileri, şiirleri, kitapları ve defterleri etrafında, birlikte farklı kurumlarda mesai yaptığı arkadaşlarının çalıştığı Pera Müzesi’nde açılacak bir sergi ve başka bazı etkinlikler yapma  hazırlama sorumluluğunu üstlendiğimde doğrusu bu zorluğu sezmiş ama köklerinin ne denli derine inebileceğini tam olarak kavramamıştım. Birden fazla nedenle.

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı’da Kahve İkramı

Osmanlı saray ve konak haremlerinde kahve ikramı törenle yapılırdı. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulur, ardından kahve ikramı başlardı. Kahve güğümü, tombak, gümüş veya pirinçten yapılmış, ortasında kor ateş bulunan ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınan sitile oturtulurdu. Sitil örtüsü ise, yuvarlak, atlas veya kadifeden, sırma, sim, pul, hatta inci ve elmas işlemeli olurdu.